Aile İçinde "Ben"den "Biz"e Yolculuk Serisi (1/4) Biz Gözüyle Bakabilmek

Biz olamamanın yalnızlığa mahkûm ettiği günümüzde, toplumun kalbinin nerede attığını sorgulamak değerlerimizi yeniden hatırlatıyor.

3 dakikalık okuma
Aile İçinde "Ben"den "Biz"e Yolculuk Serisi (1/4) Biz Gözüyle Bakabilmek

Bugün bir olamamak, biz diyememek, birbirimizin nefesini hissedememek, omuz omuza gelememek bizi kendi başımıza olma cezasına mahkûm ediyor. Bu noktada, toplumun yani umumun kalbinin nerede attığını kendimize sormak gerekiyor. Çünkü bu soru bize değerlerimizin ve önem sıralarımızın da ipuçlarını veriyor.

Hayat bize bazı şeyleri elimize tutuştururken, biz de sürekli bir şeyler harcıyoruz. Peki bugün neyi, nasıl harcıyoruz? Zamanımızı, sevgimizi, sabrımızı, umudumuzu… Bunları nereye yönlendirdiğimizi görmek hem aile içinde hem toplumda kim olduğumuzu gösteren bir aynadır.

  • Mesela sabah kahvaltı masasında telefonla meşgul olan aile fertlerini düşünün. Her biri kendi ekranında, kendi dünyasında. Zamanlarını harcıyorlar ama birbirlerine değil, sanal bir dünyaya.
  • Ya da çocuğun okul başarısı hakkında konuşurken, onu dinlemek yerine hemen çözüm üretmeye odaklanan ebeveynleri düşünün. Sabrımızı harcıyoruz ama hangi yöne?

Şunu çok iyi biliriz ki insan yalnız yaşayamaz ve yine insan birliktelik içinde anlam bulur. Ve aile bireyleri bu anlamı, kalplerinin attığı yerde aidiyetini hissedecek ve sevgi ihtiyaçlarının önemini duyumsayacaklardır. Ve bu geçiş, sadece duygusal yakınlık sağlamaz; aynı zamanda dayanıklılığı da artırır. Zorluklarla karşılaşıldığında birlikte hareket eden aileler, krizleri de daha kolay aşar. Ancak vaktini, kuvvetini, değerlerini çocukları için harcayamıyorsa, oturduğu koltuk daha da ağırlaşmaya başlar. Yorgun bedenimiz ise o andan itibaren 'neden ben?!' demeye, çocuklarını anlayamadığı bir yere doğru götürmeye başlar.

Birlik yerine ayrışma örneği: Mehmet'in Hikâyesi

17 yaşındaki Mehmet diyelim, arkadaşlarıyla bir projede çalışmak için dışarı çıkmak istiyor. Annesi hemen tepki veriyor:

¬Ne projesi, eğlenmeye gideceksin sen!"

Anne haklı da olabilir haksızda olabilir ancak burada buna bakmıyoruz. Burada bir "birlik" sorunu var. Anne, oğlunun dünyasını anlama yerine kendi korkularından hareket ediyor. Oysaki biraz sabır gösterip gerçekten neyin peşinde olduğunu öğrenseydi, belki de ona destek olabilecekti. Ben” demek kolaydır: “Ben haklıyım, benim dediğim olsun.” Ama “biz” diyebilmek, biraz tevazu, biraz sabır ve biraz da güven ister. 
⁉️
Birbirimizi Anlamak Neden Bu Kadar Zor? Gerçekten soruyorum. Çocuklarımızı tanımayı ve onlardan öğrenmeyi istiyor muyuz?

Bugün gençleri anlamakta zorlandığımızı dile getiriyoruz; çünkü kendimizi ve kardeşlerimizin derdini anlamakta da yetersiz kalıyoruz. Oysa umre ya da hac yolculuğuna çıkanların ilk tecrübesi, "Nasıl bir oluruz?" sorusudur. Orada insanların nabzını yoklayarak birlik olmayı öğreniriz. Burada da aynı ihtiyacımız var: yeniden tanışmaya, yeniden "biz" olmayı öğrenmeye. Hac ve umre deneyimi aslında çok güzel bir örnek. Farklı ülkelerden, farklı kültürlerden insanlar aynı kıyafeti giyer, aynı ritüelleri yapar, aynı yöne doğru yönelirler. “O anlarda ‘Ben kimim?’ sorusu yerini ‘Biz kimiz?’ sorusuna bırakır.

Peki aile içinde de böyle anlarımız oluyor mu? Evde ve işte; ben hangi kimliğimi öne çıkarıyorum, hangi yanımı geri planda bırakıyorum? Bu soruyu bir kâğıda yazın. Ardından 20 dakika boyunca serbest yazım tekniğiyle, sadece akışa bırakarak bu soruya cevap verin. Şimdi okumayı bırakıp, kaleminizi alın ve bu anlarınıza odaklanın.”

Yazdıysanız eğer şu an nasıl hissediyor, gönlünüze düşen 'ya olsaydı' dediğiniz o şey her ne ise buna kulak verelim. Çünkü bu ses gerçekten anlamlı bir yere doğru giderken gelen bir işaretçidir. Ümit ederek devam edelim.

"Ben" yerine "BİZ" diyebilmek, küçük hatalardan ötürü büyük iyilikleri unutmamak, kıskançlıktan uzak durmak, tevazu ile kendini küçük görmek, dayanışma ruhuyla birbirimizin ihtiyaçlarını tamamlamak, kardeşlerin hatasını affetmek, barışı seçmek... Bu maddelerin her biri aslında aile yaşamında somut karşılıkları olan şeyler.

  • Mesela "tevazu ile kendini küçük görmek" derken, ebeveynlerin çocuklarına "Ben senin yaşındayken böyle değildim" demek yerine, "Ben de senin yaşındayken hatalar yaptım, o dönemdeki hislerimi anlayabiliyorum" demesini kastediyoruz.
  • Çocuklar arasındaki kıskançlık konusunda da aileler sıklıkla hata yapıyor. Ailedeki büyük çocuk, küçüğü doğduğu zaman yaşadığı zorluğu unutuyor ebeveynler. "Artık büyüksün, kardeşini kıskanma" diyorlar. Oysa o çocuğun hissettiklerini anlamak, onunla empati kurmak, sonra birlikte çözüm aramak çok daha sağlıklı ve kolay.
Âile, mutluluk ve ıstırabın müştereken yaşanıldığı, mukaddes bir müessesedir. (Ali Rıza Demircan)
Etiketler
Paylaş